Damaryolunun Tarihçesi
2. Dünya savaşı esnasında Hollandalı Dr. Willem J. Kolff tarafından ilk hemodiyaliz tedavisi gerçekleştirilmiştir. Hastayı diyaliz makinesine bağlamak için bir arter ve bir ven kanülasyonu gerekli idi. Arter kanülasyonu için genellikle femoral arter kullanılıyordu. Bu ise birkaç seans sonra kullanılamaz hale geliyordu. Bu sebeple, sadece akut böbrek yetmezliği tedavisinde birkaç seans hemodiyaliz tedavisi uygulanabiliyordu.
Quinton tarafından 1960 yılında geliştirilen eksternal şant yöntemi, tekrarlayan diyalizlere imkan tanıdı. Bu yöntem ile silikon bir şant, arter ile ven arasında dışarıdan yerleştiriliyordu.
Ayakbileğinde bir ucu artere (anterior veya posterior tibial arter), diğer ucu ise safen vene bağlanıyordu. Kolda ise radial arter ile sefalik ven arasında uygulanmaktaydı. Bu yöntem hastaların 3-6 ay diyaliz yapılabilmesini sağlıyordu. Bu yöntemin en önemli sorunları tromboz, kanama ve enfeksiyon idi. Bu sorunlar, diyaliz için damaryolu temini için, yeni yöntem arayışlarını gerektiriyordu.
1966 yılında Brescia ve Cimino tarafından tanımlanan Arterio-Venöz Fistül diyalizin gelişiminde yeni bir çağın başlamasına sebep olmuştur. Bu yöntemle, el bileğinde cilt altında oluşturulan arterio-venöz bağlantı, düşük riskle, uzun süreli diyaliz yapılabilmesine imkan sağlıyordu. Bu icattan sonra kronik hemodiyaliz tedavisi başlamış oldu. Bu ise hemodiyalizle yaşayan hasta sayısının hızla artmasına yol açtı.
Acil hemodiyalizde, damaryolu için ilk başlarda eksternal şantlar kullanılırken bu yöntemin yüksek komplikasyon oranları yeni arayışları getirdi. Seldinger yöntemi ile santral venlere uygulanan kataterler geliştirildi. Başlangıçta bu kataterler sertti ve genellikle femoral vene uygulanıyordu. Diyaliz sonrası bu kataterler çıkarılıyordu. Zamanla daha yumuşak kataterler ve çift lümenli diyaliz kataterleri geliştirildi.
Bu kataterler subklavian veya internal juguler venlere uygulanarak 1-2 ay güvenli bir şekilde kullanılıyordu. Son yıllarda dacron keçeli, çift lümenli,tünelli olarak yerleştirilen kalıcı kataterler geliştirildi. Bu kataterleri 1-2 yıla kadar kullanmak mümkün hale geldi.
Damar cerrahisinde sentetik damar greftlerinin damaryolu cerrahisinde kullanımı ile yüzeyel venöz sistemi uygun olmayan hastalarda kalıcı damaryolu oluşturmak için yeni seçenekler yaratılmıştır. Damar greftlerinin komplikasyonlarının arteriovenöz fistüle göre daha yüksek ve kullanım ömrünün düşük olması, yeni sentetik veya biolojik greft seçeneklerinin araştırılmasına yol açmıştır. Son yıllarda erken kanülasyon imkanı sağlayan, sentetik damar greftleri geliştirilmiştir.
Radyolojik görüntüleme yöntemlerinin (Renkli Doppler Ultrasonografi, Venografi, Manyetik Rezonans vb.) operasyon öncesi kullanımı operasyon başarısını artırdığı gibi; komplikasyonları önemli derecede azaltmıştır. Ayrıca sorunlu damaryollarına yönelik invaviz radyolojik girişimler, damaryollarının kullanım ömrünü uzatmıştır.
Günümüzde damaryolu için yeni ürün ve tekniklerin geliştirilmesine devam edilmektedir.